Kölelikten fıkıh otoriteliğine...
📑 Talebelik yıllarımızda usûl kitaplarında selef-i Salihin âlimlerimizden söz edilirken, isimleri babası ile veya oğlu ile beraber zikredilir ve de yaşadıkları döneme göre (razıyallahü anh veya rahmetullahi aleyh) denirdi. Ancak bazı müfessir, muhaddis veya fakih zâtlar sadece ön isimleri ile telaffuz edilir de biz mana veremezdik…📙
🙏Bu gün sizlere kısacık ömürlerine dağlar kadar fıkıh ve hadis ilimleri sığdırmış, islâmî literatörde, yazılmamış ayaklı kaynaklar olarak hâlen baştâcı değerindeki azatlı kölelerden, başka bir ifâde ile emekli kölelerden bahsedeceğim. Alışılagelen talihsiz ifadeleri ile Mücâhit’den, Nafi’den, Mekhul’den, Salim’den ve diğerlerinden…
💦Hemen Hemen bütün islâmi ilimlerin hem ibtidâsında
hem de gelişiminde kölelikten azat edilmiş zâtların büyük bir payı olduğunu
görüyoruz. Bu husus, islâmın insanlar arasındaki statü ve itibar farkını
gözetmeyen, itibarı ancak ilme ve takvaya yaraştıran tutumunu anlayabilmek için
çarpıcı bir misal aslında. Bu hadiseye aynı zamanda efendimiz (s.a.)’in yeminini bozana bile, her fırsatta köle
azat ettiren fıkıh anlayışının, hemen 20-30 yıl sonra vermeye başladığı
meyveleri gözüyle de bakılabilir.
💧İslam topraklarında fetihler ve kılıç
marifetiyle bulunmalarına rağmen, sonradan kazandıkları bu ilmî kariyerleri
onları ümmetin gözünde farklı bir eksene taşımış, birinci nesil fukaha’nın
vefatlarından sonra nerdeyse bütün şehirlerdeki müminler, fıkıh, hadis ve
tefsir ilimlerini öğrenmek için bu zâtların önüne diz çökmek zorunda
kalmışlardır. Öte yandan henüz tam manasıyla kırılmamış olan kabîlecilik ve
soydaşlık kavramları hâkimiyetini sürdürürken, ehl-i islam kendi dinlerini bu
zâtlardan öğrenmeye muhtaç idi.
👍Bu tarihi hakikati biraz daha detaylandırmak
için bu zaatların muasırlarından Abdurrahman b.Zeyd b.Müslim (rh.)’in
dediklerin kulak verelim
“Dört abâdile, yani
Abdullah ibn-i Abbas (r.a.)
Abdullah ibn-i Ömer (r.a.)
Abdullah ibn-i Zübeyr (r.a.)
Abdullah ibn-i Amr ibn-i As (r.a) vefat
ettikten sonra bütün ülkelerde fıkıh azatlılara geçti:
Mekke-i Mükerreme’de Ata (rh.)
Yemen’de Tavus (rh.)
Yemâme’de Yahya bin Ebi Kuseyr (rh.)
Basra’da Hasan-ı basrî (rh.)
Küfe’de İbrahim en-Nehaî (rh.)
Şam’da Mekhul (rh.)
Horasan’da Atâ-i Horasânî (rh.) gibi
azatlılara geçti” demiştir.
🌸Bu zâtlardan en meşhuru hiç şüphesiz Sâlim
r.a’dır. Ebu Huzeyfe hz.lerinin azatlısı olarak bilinir. Efendimiz
s.a.v.’in “Kur’ân’ı dört kişiden öğrenin: Abdullah ibn-i Mes’ud, Ubey bin Kâb,
Muaz bin Cebel ve Sâlim” iltifatına mazhar olmuş bir zâttır.
Bir Yatsı namazı sonrası Hz.Aişe, mescidde
Kur’ân okuyan muhrik bir ses duydu, onu dinlemekten kendini alamayıp eve bir
müddet geç gelince efendimiz, Aişe valideye nerede kaldığını sormuştu. O da bir
ses duyduğunu fakat kim olduğunu bilmediğini söyleyince kâinatın efendisi çıkıp
bakarlar ve bu kişinin Ebu Huzeyfe r.a’ın azatlısı Salim r.a. olduğunu görür ve
der ki; “Ey Sâlim, senin gibi bir Kur’ân okuyanın ümmetim içinde bulunmasından
dolayı Allah’a şükrediyorum”.
🍁Bu zâtların bir diğeri Abdullah İbn-i Abbas
r.a.’ın talebesi olan İmam Mücahid bin
Cebr (rh.)’tir. Hz.Aişe’
validemizden de rivayetleri vardır. İlk rivâyet tefsirinin sahibi olan bu zâtın
notları elimizdeki tefsirlerin en büyük kaynaklarından birin teşkil etmektedir.
Katâde rh. Onun hakında “Kalanlar arasında tefsiri en iyi bilendir”
demiştir. Elinde levhalar ile Abdullah ibn-i Abbas r.a.’ın yanına oturup farklı
zamanlarda 30 defa kur’ânı hatmettiği bilinmektedir. İmam Şâfi r.a ile İmam
Buhâri r.a. kendisinden çokça rivayet etmişlerdir. Mekke-i Mükerreme de H.103
tarihinde secde halinde vefat etmiştir. (Tarih-i Fıkh-ı İslam)
🌹Bu zâtlardan en
önemlilerinden biri de İbrâhim Nehâî hazretleridir.
Tâbiînden olup Kûfe’de yetişen en büyük fıkıh ve hadis âlimlerindendir.
(H.47)’de Kûfe’de doğdu, (H. 96)
senesinde orada vefât etmiştir. Eshâb-ı kirâmdan hazret-i Âişe, Ebû Sa’îd-i
Hudrî r.a ve daha birçok sahabeyle görüşüp, hadîs-i şerîf rivâyet etti. Bu
mübarek zat, İmâm-ı A’zâm Ebû Hanîfe hazretlerinin hocası Süleyman bin. Hammad
rh.'ın da hocasıdır. Hadis ilminde ve fıkıh ilminde içtihad derecesine yükseldi.
🌷Ve Abdullah ibn-i Ömer r.a.’ın azatlısı İmam
Nâfi’rh.den bahsedelim. İmâm Mâlik hz.lerinin İmam Nâfi’ rh.den, onun
da efendisi İbni Ömer’ r.a. dan duyduğu hadisler, Buhârî tarafından en sahîh
rivayet olarak kabul edilmiştir.
Zenginlerden biri Abdullah İbni Ömer r.a’
a:
– Nâfi’i bana sat! Sana on iki bin dirhem
vereyim, demişti.
İbni Ömer bu teklifi reddetmiş ve Nâfi’i
âzât etmişti.
Bu eşsiz değerdeki zât, H.117 yılında Hakk’ın rahmetine kavuştu.(Y.Kandemir-Riyazü Salihin)
Allah şefâatlerine nâil
eylesin..🙏 Hasan-ı Basri hazretleri ve ibrahim en-Nehaî rh. gibi büyük alimler
ve daha niceleri mevzumuz sadedinde ki zâtlardandır… Her birerleri kendi
dönemlerinde bulundukları dönemin en büyük fakihleri ve muhaddisleri olmuş ve halkalarında sayısız
talebeler yetiştirmişlerdir.
İmam-ı Azam Ebû Hanife
hz.lerini yetiştiren zât de azatlı bir köle Süleyman bin Hammad rh. idi. İmam-ı
Azam rh. 10 küsur yıl onun halkasında ders okuduktan sonra 60 kadar fıkhî
meseleyi çözümleyip hocasına arz etmişti. 40 küsurunda isabet ettiğini diğer
cevaplara hocasının mesafeli yaklaştığını görünce hocası vefat edene kadar
halkasından ayrılmamış, anca onun vefatından sonra rahlenin başına geçmişti.
📌Hepimizin nefislerinin kölesi olduğu bu
devirden saadet asrı ve sonrasını aydınlatmış bu zâtları “Sâlim, Mücahit, Nafi’…”
diye çağırmak, ehl-i sünnet adabına yaraşmaz hareketlerden olacaktır.
Aksine;☝️
🔖Hâlen
Kur’ân’ı kendi kıraatiyle okuduğumuz zât hakkında Hz.Sâlim Ra. deriz…
🔖Hâlen
tefsirlerin rivâyet kaynağı olan bir zât hakkında İmam-ı Mücâhit rh.deriz…
🔖Hâlen
Rivayet ettiği hadisler kitaplarımızda duran zata İmam-ı Nâfi’ rh. deriz…
🔖Halen
çözüme kavuşturduğu fıkıh la amel ettiğimiz zata İbrâhim En-Nehaî rh. deriz…
Mevlam
şefaatlerine nail eylesin…🙏